19 Haziran 2010 Cumartesi

Quaresma transferi ve blog devamlılığı üzerine

Beklenmedik birşey oldu ve Demirören (ve tayfası) yüzlerine gözlerine bulaştırmadan hallettiler, kimsede umut kalmasa da Q7yi transfer ettiler. Maliyetine bakıldığında Tabata'dan bile ucuz, maaşa baksanız Nihat the superstardan daha az...Yaş ilerlememiş, adam patlama yapmaya namzet...Bu transfer bende ligi takip edip haftalık notlar düşme isteği doğurdu, inşallah yapabilirim

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Boboydu, Nobreydi derken...

Şu ana kadar ne zaman Nobre koşuyor ama pozisyona giremiyor, orta sahada koşmasın ceza alanı etrafında koşsun, yorulmasın pozisyona girsin diye yazsak birileri esip gürlüyordu: "Aslanım, o dediklerini yapacak adam olsa İspanya liginde oynardı, İngiltere'de Chelsea'de oynardı hede hödö"...Bak adam (spirit) ne güzel yazmış, Baros da koşuyor da etkili koşuyor, ana, o da ne, hem de İspanya liginde falan da oynamıyor, bildiğin TSL'de Gassaray'da oynuyor!! Eminim yine birileri çıkıp cımbızla çektiği istatistikleri verecek, "sen öyle diyon da bak bu adam oynarken bizim takım rererörö..". Bu adam oynarken de oynamazken de ne olduğunu geçen yıl çok net gördük arkadaşlar, futbolcu tutmayın da biraz takım tutun bence...

Gençlerbirliği-Beşiktaş, 3. hafta, 22.08.2009

İlk yarı bitti, dayanamadım yazıyorum:
1-Erhan ancak Ernst ve Fink'e yedek olabilir, kesinlikle ilk 11'de işi yok, keşke Serdar Özkan oynasa demek istemem ama oyun kurucu Uğur olmasın da kim olursa olsun...Yerli Kaka vardı, kalmadı mı?
2-Tello'yu oyun kurucu ya da forvet arkasına çekince takımın sol tarafı hiç iş yapmıyor, Tello da saydığım mevkilerde iyi değil, yani yine kaybeden biz oluyoruz.
3-Nihat'ı hazırlamaya çalışmak, moral vermek iyi de bir yere kadar. Fiziksel olarak hazır değil.
4-Erhan maalesef çizgiye inemiyor, haliyle orta sahaya yakın yerlerden anlamsız ortalar yapıyor, Rıdvan denenmeli.
5-Üzülmez'in oynatılması saçma, o zaman İsmail'i niye aldık? İsmail ilk kez 1. ligde oynamıyor ki, neyi bekliyoruz? Rotasyon desek, geçen haftada Üzülmez oynadı, kötü oyuna 2 hafta üstüste tahammül edemem, isterse 2. yarı gol atsın.
6-Bu takıma oyun kurucu şart, 1,05 numara lazım değil diyene gülerim, Aurelio'yu istemem diyeni ayıplarım.
7-Nihat bu haldeyken santrforsuz oynuyoruz. Holosko sağda oynamazsa orası da iptal, zaten sol yok. Demekki santrfor lazım 2. yarı, elde kim var...Nobre. Ona bile razıyım şu anda.
8-Futbol takımı değil rugby takımı gibiyiz. Süvari yok, at koşuyor ama pistin dışına doğru...Bilmem anlatabildim mi?

26 Temmuz 2009 Pazar

Yeni Red Alert Methiyesi

Hastası olduğum oyun Red Alert yeni versiyonuyla piyasaya çıktı. Oyunun gerçek hastalarındanım, ilk çıkan tuhaf grafikli versiyonlardan beri oynuyorum. Ama sorsanız en çık hasngisini beğendin diye RA2 Yuri's Revenge derim. Bu oyun türünün son örneği oldu ve maalesef sonunda Red Alert'ı da Warcraft'a çevirdiler 3D grafiklerle Multifonksiyon ünitelerle saldırdılar canım oyunuma. Oysa oyunumun güzelliği basit ve direkt sonuca gidilebilir olmasındandı. Yok tarlatapan kur, bir de eşşek (bkz. eşek) arabası yap, tarladan çıkanları bazara (bkz. pazar) götür sat, arada bir çağ değiştir, sopayla savaş eğer çok tarla ve okul yaparsan baltaya terfi et. Bazı adamlar alengirli işlerle uğraşmadan direkt kan akıtmak ister, benim gibi. Dolayısıyla oyun bana hitap ediyor. RA2 güzeldi, USA ve Rusya gibi pek de eşit olmasa da göze batmayan 2 taraf vardı. Sonra sanki USA güçsüzmüş gibi bir sürü yeni ekleme yaptılar, Rusya'nın biricik Yuri'sini çaldılar, Yuri'nin tarafı bile Rusya'yı ezer oldu. UFOlar, boomerlar, brutelar bir de mind control daha ne olsun. En sevdiğim versiyon buydu. Sonra modernizasyon ayağına 3D hale geti,rdiler oyunu, Çin'i eklediler, ırak ekldiler 11 Eylül sendromuyla fakat oyunun tadı kaçtı. O sadelik gitti, uyduruk silahlar ve üniteler geldi. Ama en sonunda yine doğruyu bulacaklar galiba, çünkü RA3 biraz eskiye dönüş gibi olmuş. Japonları olaya dahil etmek akıllıca olmuş. Adamların felsefesini de taşımışlar, uçaklar tank oluyor, tanklar helikopter oluyor, silsile böyle devam ediyor. King Oni adlı üniteye hasta oldum, bir de şu Jet\Mecha Tengu olayı ve onların replikleri beni bitirdi. USA iyi olmuş ama Japonya'dan iyi değil, garibim Rusya yine aynı, gelen vurdu giden vurdu. Zeplinin dönüşü iyi oldu ama o da yetmiyor artık. Terror drone muadili bir ünite daha koymuşlar, özel üniteleri sınırlandırmışlar fakat nerde o eski Boris, severdim kalaşnikofla tankları parçalamasını...Rusya'ya uçak eklmeyi akıl etmek de bir aşamadır der yazıyı bitiririm.

29 Temmuz 2008 Salı

Batman The Dark Knight

Sonunda beklenen Batman filmi vizyona girdi ve hayranlarının beğenisine sunuldu. Film daha montajlanmadan Heath Ledger'ın ölmesi hayranları çok heyecanlandırmıştı ve daha da bir hırsla bekleme süreci geçirildi. Açık söyleyeyim, fragmanlarda gördüğüm ve kahkahalarını duyduğum Joker tiplemesinden çok etkilenmiştim. Filmde daha uzun uzun seyredip irdeleyince aynı etkiyi yapmadığına kanaat getirdim. Herkes çok sevmiş, acayip bayılmış Ledger'a, ki çok başarılı. Ama fragmanlardaki o kısa süren ve en güzel repliklerden alınan parçalar daha çok etkiliyor insanı...Jack Nicholson ile Ledger'ın Jokerini kıyaslamak moda olduğu üzere ben de bunu yapayım. Kesinlikle Nicholson'dan daha iyi. Yaşlı kalıyordu o role, Joker daha genç ve biraz da sevimli kaçmıştı. Ledger tam oldu diye düşünüyorum. Serinin devam filmlerinde oynayıp çıtayı daha yukarı yükseltecekken öteki tarafa gitmesi üzücü oldu. Aslında bu rol için bir kişi daha uygun bence. Kendisini biraz sulu bulabilirsiniz fakat Batman Forever'daki Riddler, "aslında" Joker değildi de, neydi?
Batman'in geri planda kalması ve two face'in erken harcanması da filmin eksileri. Tommy Lee Jones geldi aklıma, tam bir soytarıydı, o kıyafetler falan...Gerçekten çok güzel bir Dent bulup da harcamak acı olmuş. Ledger'ın gerçek hayatta ölmesi gibi o da sanal olarak harcanmış. İnşallah 3. bölümden önce de Bale ölmez. Keaton'dan sonra en iyi dolduran o oldu. Yakışıklı olması da çizgi romanla daha iyi örtüşmesini sağladı.Zira Keaton biraz "hımbıl" bir tip, Wayne tam bir zengin piçidir, Christian Bale gibi koluna 2 değil 3 hatun takarak baloya girmesi absürd olur değil mi?
İnsanlarda Robin düşmanlığı seziyorum forumlarda yorumları okudukça...Neden bilmiyorum ama Batman Forever ve sonraki filmde de oynayan eleman -adını şimdi hatırlayamadım- oldukça iyi iş çıkartmıştı. Kostümü falan da en azından palyaço gibi değildi. Çizgiromanda Batman'e bak bir de Robin'e...Masa örtüsü artıklarından yapılmış gibi, yazıktır...Seriye robin'in de katılması hoşuma giderdi, en azından şizofrenliğine biraz gem vururdu Wayne...

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Sağolasın warez

Sonunda yıllardır aradığım filmi buldum. Filmi ilk kez TRT pazar sabahı sinema kuşağında seyretmiştim, çocuktum, o zamanın efektleri bile büyüleyici geliyordu. Filmin adı "Devlerin Savaşı" idi, konus ise Zeus meus, medusa falandı. Tabii insan filmi 1 kez izleyince etkisinden kurtulamıyor. Dün filmi warez-bb.org'dan indirdim. Bu kadar süredir filmi bulamammın sebebi orijinal ismini bilemememdi. Şimdi diyeceksiniz ki ingilizce yok mu bilader? var ama nerden bileyim TRT'nin aslına sadık çeviri yaptığını? bu arada filmi tam seyretmedim, hızlı ileri modunda daha çekilir geldi. Zira efektler kötü (dönemine göre züper), oyunculuk rezil (dönemine göre züper) vb... neyse en sonunda bir uhdemi (bir tane daha sıkıntılı uhde vardı ama onu çözeli 2 yıl oldu) daha yerine getirmenin bahtiyarlığıyla yattım dün gece, ama uyuyamadım...Ha sorarsanız, evet bence Clash of the titans'ı izleyin canlar...

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Dün gece Star'da Tanyeli'yi gördüm

Gece vakti insan biraz yorgunluk atmak için TV karşısında pinekliyor. Bu zaman dilimi uyumadan önce geçirilen hassas bir periyod. Benim düştüğüm hataya düşüp de evlilik dansı adı verilmiş osuruktan programı açtıysanız siz de programdaki ek rezilliklerin yanında Tanyeli'yi görmüşsünüzdür. Önce dans falan eder, iki gerdan kırar bir saçını savurur sonra siktir olup gider mantığı ile Pınar Altuğ'un (ona sonra geleceğiz) takdimini dinledim. En sonunda şarkı söyleyeceğini belirtince "hö?" efektimle izlemeye koyuldum. Bir kaç saniye sonra elemenın kalas gibi olmuş bacakları ile yaptığı garip dans şovu ve senkronu asla tutturamaması sayesinde verdiğim kararın yanlış olduğunu anladım. O koreografiyi kim yaptı bilmiyorum ama acelesi olduğu belli. Tanyeli eski esnekliği kalmadığı için sadece saçlarını sallamakla yetindi, arada da yanlışlıkla şarkının nakaratına başlamaya çalıştı, zamanı gelmeden. Asıl kötü olan ise "cüri"deki elemenların yorumlarıydı. Hepsi de çok beğenmişlerdi, zaten hepsi de Tanyeli'nin eski dostlarıydı. Belki ben de onlar gibi yorum yapardım, eski dostumu üzmemek adına, bu da bir ikiyüzlülük gerçi. Bir anda telefona canlı yayına bağlanıp Tanyeli'ye çoluğuna çocuğuna dönmesi ve ev işleri, ahşap boyamayla falan uğraşmasını, yok hayatında heyecan istiyorsa Şili ya da Bolivya'da halk kurtuluş ordusuna katılıp dağa çıkmasını, eli silah tutabiliyorsa çatışmalara girmesini ve mümkünse kahramanca ölmesini, silah tutamıyorsa da gerilleya moral gecelerinde şarkı söylemeden sadece dans etmesini, ekstralar içinde para talep etmemesini önermek istedim...Sonra vazgeçtim.