22 Haziran 2008 Pazar

EURO 2008 ve Türkolar üzerine



Evet, gün geldi devran döndü ve ıkına sıkına çıktığımız grubumuzdan sonra, tekrar, tepişmeyle geçen portekiz maçı ile Türkolara kavuştuk. Evet, tepişme diyoruz çünkü kesinlikle futbol değildi oynadığımız. Zorlama imparator Fatih Terim önderliğindeki şaşkınlarımız turnuvanın en "yumuşak" takımına karşı resmen ezildi. Portekiz ki, tüm umutları Ronaldo'ya bağlamış, arkada Türkmen-Tatar kırması Brezilya doğumlu sonradan Portekizli Deco iteliyor. Yanındakiler de koşmakla yükümlü, böyle bir takım. Adamları doldurmuşlar sürmüşler sahaya, bizimkiler de şaşkın şaşkın oynayınca sanki kupada favoriymişcesine artistleştikçe artistleştiler. İlk maçtan sonra eleştirileri duymazdan gelir gibi gözükse de kulak veren İmparatore, damadı rezil olunca sakatlık bahanesiyle bir daha takıma almadı. Semih vb.ne şans vermek zorunda kaldı. Ulan, diyorum bazen, acaba bu terim Fener'e mi gidecek, damadı sinyali almadan gitmez çünkü. Hemen Beşiktaş'ın 2003'te Terim Sensei yönetimindeki cimboma 2 maçta verdiği ayar aklıma geliyor ve bişey olmaz diyorum. Ne diyorduk, İsviçre maçına çıktı Terim, o çıktı diyorum çünkü futbolcuların önemi yok, her şeyin sahibi ancak ve yalnız O'dur. Kırmızı beyazlar öne geçince acayip sevindim, yalnız dedim ki bu Hakan hangi Hakan? Balta değil, zira o böyle bir gol atamaz. E zaten Şükür de kadroda yok, inanç eksikliğinden belli. Ardından acı gerçek dank etti, kırmızı beyazlılar ayyıldızlılar değil, haçlılardı, yani bayrağında haç bulunan İsviçre'ydi. Burdan türkuaz formaya karşı olduğum da düşünülmesin. Bence iyi fikir. Akabinde bizim Hakan'ın, pardon, onların Hakan'ın kaçırdığı gol sonrası "evet, maçın sonunda Terim'den kurtuluyoruz" düşüncesinin yarattığı ekstazi daha sonra Türkolar için hissettiğim hüzne yerini bıraktı. Şimdi bir düşünün, Fatih Terimden tiksinen bir sürü adam var, peki sırf bu adam ya da onun uzantısı/tetikçisi futbolcular var diye takımımız başarılı olmasın mı isteyeceğiz? Bir kaç hayvan bir zamanlar prim olarak jip istedi, jipin de markasını beğenmedi diye, bir adet şahsiyetsiz tribünlere el hareketi çekti diye milyonlarca insan bu takıma düşman mı olsun?Fatih Terim ki hareketleriyle, egosuyla bir çok yazara milli takımın kazanmasını istemiyorum diye makale yazdırabilmiştir. Bu ne demektir hiç düşündünüz mü? Bir zamanlar adamın .ötünü keserlerdi böyle bir laf etse, değil yazmak. Evet, hep ilkleri başaran Terim, Çek Cumhuriyeti ile de karşılaştı (yalnızca O) ve çocukların üstün çabasıyla okkanın altına gitmekten kurtuldu. Tabii her galibiyet sonrası biti kanlandı ve basına posta koydu. Türk basını ise o kadar şerefsizdi ki Terim'e çıkıp bir laf edemediler, birbirlerine suç attılar. Adam "İstanbul'a dönelim, orda aman var, daha uzun döşerim" mealinde konuştu, "bittabii" dediler. Bunlara güldüm ben, hem de çok. Böyle başa böyle tarak ya da benzeri (anladın sen). Geldik Hırvatistan maçına. Hırvatistan aslında favori olmayan ama gruplarda Almanya falan dinlemeyip yenince, bir de medyatik ve aslında Terim'in Hırvat versiyonu olma yolunda ilerleyen farkları olsa da ana hatları benzer teknik direktörü Biliç ön plana çıkınca favoriler arasında gösterilen bir takım. Kadrolara bakarsak aslında bizim elememiz normal, yapacağımız maçlar 3 sonuca açık yani demek istediğim. Ama yine bizim oğlanlar portekiz maçı gibi tepinerek top oynayınca 90 dk sıkıcı geçti. Tabii Terim Balı adı verilen metafizik ögelerin yardımıyla 0-0 biten maçın uzatmalarında, açık söyleyeyim, çocuklar iyiydi. Sanki "enayi Hırvatlar 90 dk gol için uğraşsın, biz 30 dk koşarız işi bitiririz, ilk 90 dkyı salla hacı" diye sözleşmişler gibiydi. Ve her zamanki gibi iyi oynarken gol yedik. Ben "bunlar son dakikada takar bi tane, yarı finale çıkarız" mantığı ile maç seyrettiğimden dumur oldum. Fatih'in ezilmiş cüssesini görünce keyfim aslında yerine gelir gibi oldu ama Semih golü atınca tekrar ekstazi moduna geçtim. Evet, Semih. Daha bu sezon başında "bu adam yıllardır yedek bekliyor başka takıma gitse ya, ama doğru ya fenerli futbolcuyum ayağına manita götürüyordur" muhabbetlerine konu olan Semih. Ardından sevinç ve bir başka halkın toplu halde ayar alışı. Zaten sonrası kolay oldu. Adamlar penaltı atacak moralde değildiler. Ayrıca Biliç'in hatası daha iyi atacak adamları sona bıraktı. Ee, geldik yarıfinale. Bizi ne bekliyor bilmiyorum ama bir dostumun dediği gibi: "Bu balla kupayı alamazsak başarısız derim ben milli takıma..."

2 yorum:

Deus Ex Machina dedi ki...

ben bu lafları telefonda duymuştum sanırım :) ilk yazının gazıyla iyice şahlanan bu taze blogger'a başarılar diliyorum.

not: tek cümlesine ses çıkaran olursa "örrh!" diye tepki veririm. saygılarımla...

AQ-47 dedi ki...

Evet, belki şahlandım...ama hangimiz gaza gelmeyiz ki? bi büyüğümüzün dediği gibi kibir en sevdiğim günahtır...